17 Haziran 2015 Çarşamba

Sessizlikteki Ses

   Daha sonra yapayalnız kaldım, kimsesiz ve çaresiz. Bir süre sonra ise sessizliğin içinde derin bir ses geldi, sağır oldum. ''Yanız değilsin'' dedi ama o bile bu söylediğine inanmıyordu. Yalnızdım.
    Elimden tuttu, çıkardı beni mağaramdan. Yalvardım kendisine ''çıkarma beni'' diye alışamam dışarıya, ben dışarının adamı değilim hatta ben adam da değilim, eğer çıkarsam mağaramdan ve beni bırakıp gidersen mağarama geri dönemem, yüzüm olmaz buna. Ama beni dinlemedi çıkardı dışarıya
    Yalnızlık ve mağarayla aramı açtı. En sonunda ise korktuğum başıma geldi, beni bırakıp gitti. Geçmişte olanların intikamını almak için bana seslenmiş o sessizliğin içindeki ses. Şimdi araftayım, ne ölebiliyorum ne de gidebiliyorum. Mağarama da dönemiyorum çünkü artık mağaram bile beni istemiyor ona ihanet ettiğimi düşünüyor. 
     Peki ya bana ihanet edenler, bunların hesabını kim soracak? Kimse. Yine her zaman olduğu gibi yenildim sanki yenilmek için varım, belki de yokum. 
     Sanırım bu savda haklıyım. ''Ben zaten her zaman haklıyımdır ama yine de hep kaybederim.'' Bu cümle buraya uymadı, sanki biraz fazla yersiz ve gereksiz. Ama olsun yine de silmeyeceğim çünkü 'o ses' bu cümleye güzel demişti. Artık bu cümle benim için dünyanın en güzel, en önemli, en anlamlı cümlesi. 
     Oysa ki ondan çok bir şey beklememiştim. Hatta sevgime karşılık bile beklememiştim sadece ama sadece yanımda olmasını istemiştim. Ama çok gördü bunu bana, bir yandan o da haklıydı bir hiçe onun gibi biri fazlaydı hatta çok fazla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder